Hababam sınıfı serisini 1001. defa izlerken kahkahalarımın arasında fark ediyorum uzun eşek oyununu. Gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyor birbirmizin sırtına acımasızca ama bir o kadar da heyecanla atlayışlarımız. Çocukluğun verdiği o enerji ile tehlikesini aklımızın ucundan dahi geçirmeyişimizi. Hele de altta eşek olduysan üstüne üstlük öbür takım biraz da ağırcaysa vay haline kardeşim.O heyecanla üstteki takımın sorusunu bilirsen(%50 şans) üstündeki arkadaşlarını birer Herkül olup savuruverirsin. Atlama sırası bir de sana geldi mi değmeyin keyfinize. Penaltı kullanan oyuncu edasıyla gerinirsin de gerinirsin.Yıllardır annesini görmeyen çocuk gibi özlemle, bir o kadar da kırmızı pelerin gösterilmiş boğa gibi hırsla atlarsın, altındakinin canı acımış acımamış umrunda bile değildir. Kalçaların biraz acır ama bozuntuya vermezsin hani. Ha unutmadan bu oyunda yastık olmak ( alttaki takımın en ucundaki kişiyi düzgünce tutmak ) çok zor iştir.Arkadaşı tutarken bazen hafif bazen sert sarsıntılar geçirirsin yine de savaşta en önemli görev verilmiş asker gibidir; yorgun bir o kadar da gururludur.
Çocukluğumuza özlemle bakarken o eğlenceden mahrum kalanlara üzülüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder