Aşık Veysel 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesinde doğdu. İki tane kız kardeşini kurban verdiği çiçek hastalığı 7 yaşında onun yakasına da yapıştı. Ve iki gözünü bu illete kurban verdi.
Dünyanın binlerce rengini, binlerce farklı tonunu göremeyecekti artık Veysel.
O gözlerini kurban verdi ama yaradan da ona herkeste olmayan
gönül gözünü verdi.Kimsenin göremediğini görmesi,
hissedemediğini hissetmesi ona yaradanın
en büyük lütfuydu. Eline aldığı
sazıyla gözlerini
görür kıldı.
Sözleri halka gönül
gözünün güzelliğini bir ressam
gibi çiziyordu. Onu dinleyen sözlerindeki
rengi görenler onun ama olduğu gerçeğine inanamıyordu.
Ve büyüdü evlendi. Karısı onunla evliyken başka bir adama aşık oldu
ve onunla kaçtı. Bu acıya nasıl dayanılır ki? Düşünsenize hem gözleriniz görmüyor
hem de hayattaki en büyük destekçiniz başka bir adamın kollarında sabahlamak için sizi terk ediyor.
Sizin tepkiniz ne olurdu? O büyük usta karısının kaçacağını anlayınca şu kelamları söylemiş;
Güzelliğin on pare etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
...
O büyük usta diyor ki bu şiirde; sen isterse cihan güzeli ol bu bendeki aşk olmasa ne
anlamı var, güzellik sende değil benim gönlümde. Seni şımartarak yücelterek
yüreğime koydum ama sen ihanet ettin. Şimdi nerde eğleneceksin?
Büyük ustanın 20.yüzyılın en büyük halk ozanı olmasına
birazda bu faktörler yardımcı olmuş diyebiliriz.
Zorluklardan başarı çıkarmak ancak
bu kadar büyük bir ustalık
gerektirirdi zaten.
Aşık Veysel
saz,
şiir, insanlık ,
dirayet ve azim ustasıdır.
Yine bir şiirinde der ki büyük usta;
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
......
Doğduğumda kendimi uzun ve ince bir yol olan
hayatta buldum. Gece gündüz geçiyor ömrüm(yaşıyorum),
ahvalimi bilmiyorum.Hayatı bir hana benzetmiş olan usta doğduğunda
hana girdiğini öbür kapıya kadar gece gündüz yaşayacağını ama neler çekeceğini
bilememektedir.Hanın son noktasının ölüm olduğunu bize dolaylı yoldan anlatmış usta.
Aslında üzerine ciltler dolusu kütüphaneler dolusu yazılar yazılacak olan hayat ancak bu kadar kısa ve bu kadar gerçekçi anlatılabilirdi.Feleğin şamarını yüzünde değil gönlünde hissetmiş
olan büyük ustayı edebiyatımıza kazandırmış olan Ahmet Kutsi Tecer'e
Türk milleti adın sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. böyle
değerli böyle büyük bir halk ozanı gelmeyeceğini
gençliğimize bakarak söylemek zorunda
kalıyorum. Sayfalar dolusu
yazsak yine de hakkını
veremeyiz.
..........
MEKANIN CENNET OLSUN BÜYÜK USTA
........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder