Geçen hafta okulda yemek yemek için yemekhaneye doğru yürürken gözüme bir arkadaş ilişti. Elinde değnek vardı, önünü kontrol ederek yürüyordu. Bir an gözlerinin görmediği gerçeğiyle
burun buruna geldim. Nedense içimden empati yapmak geldi. ''Ya benim gözlerim görmeseydi'' bu gerçeği anımsamak dahi bana korkunç geliyordu.Düşünsenize karanlık bir gecede bir adım ötenizde ne olduğunu bilmeden ilerlemeye çalıştığınızı. Bırakın adım atmayı yerimizde zor duruyoruz. Tüylerimiz diken diken oluyor, tırsıyoruz.
Onları hayata bağlayan 1 metrelik bir değnek. Bizleri hayata bağlayan koskoca iki göz. Bir değnek mi yoksa koskoca iki göz mü daha çok hayata bağlıyor ne dersiniz?Tabi ki bir değnek daha çok hayata bağlıyor insanı. En basitinden o iki gözün kıymetini bildiriyor. O değnek; bak o gözlerin kıymetini bil yoksa benim sesime hapsolur kalırsın, diyor. Hayatında onlarca renk değil tek renk kalır, o da siyah. Siyah karanlığın, umutsuzluğun ve yıkılmışlığın rengi. Sen karanlıktakilere yardım et ki karanlığın ve aydınlığın sahibi de sana yardım etsin.
Hiçbir şey görmüyorsun değil mi? Ne renk var ne de güzellik.
İşte bu renkten anlam çıkaranlardır gerçekten gören insan. Bizim gibi bakmayı bilmeyen gözler, görmeyi de bilmiyor.
Engelli olmak eksiklik değil ayrıcalıktır, hayattan anlam çıkarabilmektir, görebilmektir.
Ayrıcalıklı insanlara ayrıcalık göstermeniz dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder