-->

Translate (Hadi çevirelim)

31 Ekim 2015 Cumartesi

HİLAL'LE HAÇIN SAVAŞI

   SELAMIN ALEYKÜM.Yarın 1 KASIM 2015.Bu tarihin anlamını küçükten büyüğe artık neredeyse hepimiz biliyoruz artık.Lakin bu tarih sadece bir genel seçim tarihi olmaktan çok daha farklı anlamlar ifade ediyor anlayanımız için.Anlayanımız için dedim çünkü bazı ideolojik fikirlere saplı kalanlar ve takım tutar gibi herhangi bir siyasi partiye oy verenler için bu seçim diğer onlarca seçimden pek farklı olmayacak.Onlar yine hayatları boyunca sorgulamadan inandıkları ideolojilerinin ışığında şu yada bu partiye oy verecek.Benim lafım burada onlara olmayacak.Ben bugün burada lafım Müslüman gençlere,davası islam olan gençlere,namaz kılmasa bile bu ülkede ezanları duymak isteyen herkese,Kürt kardeşine düşman olarak bakmayan herkese, malum partiye oy verenlere bidon kafa,göbeğini kaşıyan diyerek küçümsemeyen herkese ve en son gerçek vatanseverlere  olacak.
    Evet kardeşim bir kasımda biz neye oy vereceğiz.İlk önce herkesin kendi menfaatine oy vereceğiz.Cebimizdeki paranın değerine oy vereceğiz.Kendi geleceğimize oy vereceğiz.Neden biliyor musun  eğer bu seçimde yine bir  tek başına hükümet çıkmaz ise yine bir belirsizlik olacak ve piyasalar ve ülke ekonomisi bu durumdan bu sefer fazlasıyla etkilenecek.Ekonomi ile ilgili bir bölüm okuyanlar yada biraz ekonomiyle içli dışlı olanlar bilirler ki istikrar ekonominin en sevdiği şeylerden biridir.Eğer bir ekonomide istikrar olmazsa ne yatırımcısı bu ülkeyi tercih eder ne bankacısı ne turisti bu ülkeyi tercih eder.En basitinden ülkeye girmeyen milyonlarca doların faturasını sen dolar kurundaki artışla alacağın telefonunda,lap topta vs. bunun gibi ithal mallarda kat ve kat ödersin.Zamanla cebindeki para erimeye başlar.Enflasyon canavarı hortlar yavaş yavaş senden başlayacak ülkenin milli servetini kemirmeye başlar.Bir belgeyle açıklayacak olursak:
   Yukarıda senin özelinde ülkenin en önemli konusundan bahsettik.Şimdi sırada ülkenin başına gelebilecek genel problemlerinden bahsetmek gerek.İlk başta x partisinin seçim vaatlerinden bahsetmek istiyorum.x partisini tanımlarsak sözde kürt halkını savunan fakat daha çok ermeni partisi gibi hareket eden bir parti bana göre.Vaatlerine bakarakta ne kadar haklı olduğumu sizinde göreceğini umut ediyorum
HDP'den Ermeni Soykırımını kabul etme vaadi

SOYKIRIMLAR İÇİN DEVLET ADINA ÖZÜR DİLENMESİ İÇİN..

HDP eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, "HDP tarihte farklı halklara yapılan soykırım ve katliamlar karşısında bu halklardan devlet adına özür dilenmesi için gerekli çalışmaları yapacak" dedi. Yüksekdağ'ın bu sözlerinden sonra salondan alkış sesleri yükseldi.
Görüldüğü gibi tamamen ermeni lobisini ağzı kullanılıyor.SÖZDE Ermeni soykırımının tanınması demek daha sonra gelebilecek toprak talepleri ve tazminat taleplerinin önünün açılması gerek.Türkiye'nin toprak bütünlüğünü savunan bir partinin bunları söyleme ihtimali yoktur.Buradan şuraya gelmek istiyorum savaş yıllarında size her türlü kötülüğü yapan Ermenilerin sözcüsü olan bir partiye oy verme doğulu kardeşim.Onların senin vatanında gözü var, sanıyor musun ki sadece özürle yetineceklerini, yılların kinini Türkiye devletinden ve senin üzerinden çıkarmak için gün sayıyorlar.Gelelim y partisine...Malum partiyi hepimiz iyi tanırız.Hani şu ezanı Türkçeleştiren,milleti açlıktan süründüren,ülkeye demokrasi getirip 20 yıl tek başına ülkeyi yöneten parti.Bakalım  bu partinin bugun ki lideri geçenlerde ne demiş:

Kılıçdaroğlu: Anayasa'nın 2. ve 3. maddelerini de değiştirelim! Söyledik bütün bunları

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus devlet yapısını ve bölünmez bütünlüğünü garanti altına alan Anayasa'nın ikinci ve üçüncü maddesinin değiştirilebileceğini açıkladı. Kılıçdaroğlu hükümete çağrı yaptı "gelin değiştirelim" dedi.

Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ayyıldızlı al bayraktır.
Milli marşı 'İstiklal Marşı'dır.
Başkenti Ankara'dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4- Anayasanın 1'inci maddesindeki devletin şeklinin Cu
mhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2'nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3'üncü maddesindeki hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Eğer bunu iktidar partisinden herhangi biri -yani liderleri bile değil- söylemiş olsaydı ortalığı birbirine katar ülke elden gidiyor naralarıyla o meydan senin bu televizyon benim koşarlardı.Bu partiden daha fazla bahsetmek istemiyorum çünkü bu partiyi anlatmak için sayfalar yetmez.Zaten bu partiye oy veren kesim yazının başında belirttiğim gibi bizi bidon kafa olarak gören kesimdir.Onlara laf anlatmak akan suyu dövmek gibi bir şey.
      Şimdi bana göre en önemli kısıma geçiyorum.HİLAL İLE HAÇIN SAVAŞI...
Bu savaş yüzyıllardır süregelen kanlı bir savaş,o yüzden ben son dönemdeki kesitinden bir şeyler paylaşmaya çalışacağım.

Bunlar içimizdekiler.Birde dışardan bakalım:

WSJ: AKP hezimete uğradı
Türkiye'nin kaderini belirleyecek seçim sonuçlarının açıklanmaya başlamasının ardından, Amerika’da yayınlanan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, AKP'nin 2015 seçimlerinde hezimete uğradığı değerlendirmesini yaptı.
İlk gelen sonuçların, AKP'nin, 2002'den bu yana sürdürdüğü tek parti iktidarını yitireceği yönünde olduğunu belirten WSJ, AKP'nin muhalefet partilerinden çok oy almasına karşın, tek parti iktidarını yitirip, koalisyona gitmekle yüz yüze kalabileceği yorumunda bulundu.
NYT: Erdoğan bu seçimlerle karaya oturdu
ABD'de yayınlanan The New York Times (NYT) gazetesi, 2015 seçimlerinin ilk sonuçlarını, "Seçmenler, Amerikan stili başkanlık sistemi getirmek isteyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı azarladı, AKP tek parti iktidarını yitirdi" diye duyurdu.
Seçimlerin Erdoğan ve AKP için açık bir yenilgi olduğunu vurgulayan NYT, Erdoğan'ın ‘Başbakanlıktan, Cumhurbaşkanlığına geçerek artırdığı gücünün bu seçimlerle karaya oturduğu’ değerlendirmesini yaptı.

Bild: “Erdoğan’a fren”Türkiye’de yapılan 25. dönem milletvekilliği seçim sonuçlarını ilk verilere göre Alman basını “HDP meclise girdi, AKP tek başına iktidarı kaybetti” şeklinde verdi. Gazetelerin internet sayfalarında yer alan ilk seçim haberleri şöyle:

Die Welt: “HDP meclise girdi, AKP tek başına iktidarı yitirdi”
“Türkiye seçimini yaptı. İktidar partisi AKP çoğunluğu kaybetti. Kürt yanlısı parti HDP parlamentoya girmeyi başardı.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ): “Erdoğan’ın partisi çoğunluğu kaybetti”
“Türkiye’deki parlamento seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi AKP, tek başına iktidarı kaybetti. Oyların yüzde 80’ine bakıldığında, Erdoğan’ın anayasa değişikliği tehlikede.”
Süddeutsche Zeitung: “AKP çoğunluğu kaybetti”
“Seçimlerin Türkiye Cumhurbaşkanı için zaferle sonuçlanması umuluyordu. İlk sonuçlara bakıldığında, sadece anayasayı değiştirecek çoğunluk değil, tek başına iktidar da zor görünüyor.”
Die Zeit: “Erdoğan’ın partisi AKP, hükümet çoğunluğunu kaybetti”
“Kürt partisi HDP parlamentoya girdiği için, AKP’nin tek başına iktidarı zor görünüyor.”
Bild: “Erdoğan’a fren”
“AKP kaybetti. Yüzde 40 ile birinci parti oldu ama, 2011 seçimlerinde yüzde 50’ye yakındı. HDP’nin barajı geçmesi, AKP’nin planlarını değiştirdi. Bunların başında başkanlık sistemi geliyor. AKP 261 dolayında milletvekili çıkartacak gibi. AK Parti anayasayı referanduma götürecek 330 milletvekili hedefliyordu.”

ZDF: “Cumhurbaşkanı Erdoğan irtifa kaybetti”Alman televizyonunun ikinci kanalı ZDF saat 19.00 haber bülteninde bugün Türkiye’de yapılan milletvekili seçimlerinin ilk sonuçlarına göre iktidar partisi AKP’nin oy kaybettiğini duyurdu.
Kanal, ilk tahminlere göre AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalefet partileriyle koalisyon yapmak zorunda olduğunu belirtti. ZDF kanalı Türkiye’den bazı kanalların seçimle ilgili analizlerini ekrana taşıdı. AKP'nin çoğu bölgelerde oy oranının düşüklüğüne yer verildi. Seçimlerde Güney Doğu Anadolu bölgesiyle çoğu kentlerde HDP, CHP, MHP partilerinin oylarının yükseldiği bildirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sisteminin zor durumda olduğu bildirildi. Fransız ve İsviçre televizyon kanalları da ana haber bültenlerinde bugün Türkiye’deki seçimleri ekrana taşıdı.
El Pais gazetesi, “Erdoğan’ın partisi kazandı ama çoğunluğu kaybetti” başlığını attı. HDP’nin yüzde 10 barajını geçtiğinin altını çizen İspanyol gazetesi, AKP’nin seçim sonuçlarının, kendi kontrolü altında başkanlık sistemine geçmek isteyen “tartışmalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın” geleceğini ilgilendirdiğini yazdı.
Oyların çalınmasından endişe eden muhalefetin on binlerce insanı seferber ettiğine ve bunun yanı sıra AGİT ve Avrupa Konseyi’nden gözlemcilerin seçimleri izlediğine dikkati çeken El Pais, birden fazla oy kullanmaya çalışan AKP’lilerin gözaltına alındığı bilgisini verdi. Gazete, “Erdoğan ve AKP’nin gittikçe artan baskıcılığı yüzünden meydana gelen siyasi kutuplaşma, parti merkezlerine bombalı eylemlerin yapıldığı ve saldırıların düzenlendiği seçim kampanyasını doğurdu. Avrupa kurumları, Anayasa’da belirtildiği üzere tarafsız olması gereken Erdoğan’ın sürekli müdahale etmesi ve medyada orantısız yer alması sebebiyle eşit olmayan seçim kampanyasına dair endişelerini dile getirdi.” dedi.
El Mundo, “Türkiye’de Erdoğan’ın partisi çoğunluğu kaybetti, Kürtler parlamentoya girdi” başlığını kullandı. Gazete, “Kürtlerin duygusal başkenti Dıyarbakır bu seçimlerde kilit rol oynuyor. Erdoğan’ın otokratik arzuları konusunda karar verecek olan HDP yüzde 10’luk barajı aştı.” diye yazdı. Son yıllarda Türkiye’nin türbülanslı döneme girdiğini kaydeden El Mundo, özgürlükleri kısıtlayan yeni yasaların geçirildiğini, sokaklarda daha fazla baskının yaşandığını ve iktidar ve Cumhubaşkanlığı’ndan kutuplaştırıcı söylemlerin yapıldığını belirtti.
La Vanguardia gazetesi, “Kürtler parlamentoda temsil edilme şansını elde ederken, Erdoğan başkanlık sistemine geçmek için anayasa değişikliği isteğinden uzaklaştı.” şeklinde verdi.
ABC gazetesi: “Erdoğan’ın partisi kazandı ama çoğunluğu kaybetti” başlıklı haberinde, “Türkiye son 10 yılın en kritik seçimini geride bıraktı. Bugünkü seçimlerde 13 yıldır iktidarda olan AKP’nin kurucusu islamcı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyenler ve karşı olan sosyal ve politik iki blok karşı karşıya geldi.” ifadelerini kullandı. (DIŞ HABERLER)
Özelde Erdoğan düşmanlığı olan bu yazıların arkasında yatan İslam düşmanlığını hepimiz biliyoruz.Güçlü bir Türkiye orta doğuda çıkarı olan hiç kimsenin işine gelmez.Bunu da hepimiz biliyoruz.O zaman bütün kırgınlıklarımızı bir tarafa bırakarak bu seçimde öyle oy verelim.Kırgınlıklar nefrete dönüşmesin.Bir anlık öfkeyle hareket etmeyelim.A
ALLAHA EMANET OLUN...
                                                                                                                        BERAT KARADAŞ 
                                                                                                                                  31.10.2015

29 Ekim 2015 Perşembe

Sahi Sevgi Neydi ?

Sahi sevgi neydi ?

Sevgi,Her mevsim birbirine sarılmaktır.Sevgi küçükken kavga eden minik bedenlerin,ertesi gün birbirine gülerek bakmasıdır. Sevgi sizin hayatınızda ne kadar yer kaplıyor?,Okyanusta küçük bir ada kadar yer var mı sevgiye içinizde?Hayatımızın her döneminde bizim koltuk değneklerimiz sevgidir sevgilidir.

 nefretle sevgiyi tartınız mı hiç?Nefret çöle benzer sıcaktır,yakıcıdır, boğucudur,sevgi ise fırtınadır nefretin kumlarını sıyırır ve geriye; yalın sade bir yürek kalır.Dünya da en çok hasat yapan işçi kalptir,zamanı yoktur,yeri ,mekanı,zoru,kolayı yoktur.Her mevsim üreten bir kalp vardır.Bir kalp!
Sevgi,sevgi tanımını sorduğunuz sevgiliden aldığınız sevgi sana benzer cümlesidir.Sevgi karnında taşımaktır,bir ömür sakınmaktır.


sevgi... yükseklik korkusu olan birinin gökdelenden bakması kadar heyecan vericiydi…
Dünyayı güzellik kurtaracak güzellik demiyor muydu Sait Faik.Öfkeli kalabalıkların yüreğine ekebilsek ,sevgi tohumlarını belki de yepyeni, cıvıl cıvıl,ışıl ışıl bir dünyaya uyanacağız.
Sevgiyle büyütsek evlatlarımızı belki de kadın cinayetlerinin olmadığı bir ülke de yaşamanın gururunu yaşayabileceğiz.




doyasıya.Sevgi aşılasak çocuklarımıza; hayvanlara daha dikkatli,hayvanlara daha şefkatli ,doğaya daha duyarlı,çevresine daha saygılı, pırıl pırıl insanlar yetiştirebileceğiz.
Sevgi insanlığın son kalesidir.Eğer sevgiyi de yok edersek kalplerimizden savaşlar hiç bitmeyecek,Eğer son kalemizde düşerse bedenimizden; vucudumuz iflas edecektir.

Velhasıl kelam,Sadece kalp için hasat zamanı yoktur.Sevgi tohumu sonuna dek ekilebilir.Sevgiyle kalın,sevgiyle yaşayın, sevgiyi öğütleyin,Hoşça kalın…

Yazar resmi Facebook hesabı için:https://www.facebook.com/Her-Mevsim%C5%9EiirEdebiyatYaz%C4%B1-182131691857978/?fref=nf

Ümit AĞAN

27 Ekim 2015 Salı

BEKLEMEK

Bir arkadaşın sunumu için yazdığım bir yazı anlatımı değişik umarım beğenirsiniz.

Beklemek ,bir sokağın iki ayrı yöne çıkan kavşağı,beklemek ,bir kavramın iki ayrı sonuçu,beklemek,umut ve umutsuzluğun,hayal ve hayatın kesiştiği yerin ta kendisi.bir şeyleri beklemek,bir şeylerden kaçarak,bazı durumlara alışarak,kah yeni bir hayatı kah yeni bir icadı,kah bir evladı,evlat gibi gördüklerini,en büyük tutkularını dört gözle…

İki ayrı dünyayı bir ederek evlenen bir çift,yeni bir armağan hediye edeceklerdir insanlığa,iki ayrı umutla, bir çocuğun doğuşunu beklerken,kadının yüreğinde güvercin gibi çırpınarak havalanan,adamın kalbinde aslan gibi kükreyerek bekleyip duran,yepyeni bir hayattı evlat beklemek.
Yıllarını yaşlarına katarak,gülücüklerini bazen başka bir bahara saklayarak ,geleceği için durmadan çalışıp,bir umutla hayallerinin peşinden koşanlar için mezuniyet, gününü beklemek,karlı bir havada saatlerce ayakta bekleyip,iliklerine kadar üşüyen çocukların ,bir köy okulunda ,bir sobanın etrafında ,halka halinde ısınmasıdır.


Bir gün genç adam,sokakta başıboş geziyordu,sonra elini cebine attı aman ya rabbi!parası bitmişti.fark eder etmez kolundaki saate baktı,cebindeki telefonun tarihine uzun uzun baktı,Babasını aramak geçti aklından daha yeni aramıştı arayamazdı.inanamıyordu daha üç gün vardı,üç gün!Evde belki makarna yapacak erzak yoktu,saatte hiç ilerlemiyordu canım.Böyle bir günde bursu beklemek ,onu on yıl yaşlandırmıştı sanki,işte bazen de zorunluluktur beklemek,zorunluluğun umuda en çok yakıştığı elbisesinden biri ;bazen de burs gününü beklemekti.En çok neye ihtiyaç duyarsak, umut elbisesini beklemek kavramına giydirip , en çok o ihtiyaca yakıştırıyoruz.


Bekle dedi gitti, ben beklemedim o da gelmedi, ölüm gibi bir şey oldu ama, kimse ölmedi.Özdemir Asaf ne güzel özetlemiş bir sevgiliyi beklemeyi,(bu sırada bu şarkıyı arkadan aç)ne güzel özetlemiş şair gelmeyecek bir sevgiliyi,ne güzel özetlemiş şair gelmeyecek bir babayı,ne güzel özetlemiş şair olmayacak bir hayali beklemeyi.(bu sırada Leyla ve mecnun videosunu izlet)

Somut olarak ne çok şey bekliyoruz bazen bir otobüsün kalkışını,bazen bir şarkının nakaratını,bazen de sevgilinin bir tebessümünü,çoğu zaman girdiğimiz bir sınavın sonucunu,beklemek güzeldir doğru durakta beklersek,beklemek güzeldir.umut güzeldir….

Ümit AĞAN
Daha fazlası ve şiir tadında anlatımlar için:https://www.facebook.com/%C3%9Cmit-a%C4%9Fan-%C5%9Fiir-g%C3%BCncesi-182131691857978/?ref=aymt_homepage_panel


SON DEFA


Ekmek almıştı o gün eve gelirken
Bilmiyordum son ekmek olduğunu

Onunla son defa sofraya oturduğumu
Aynı tastan son defa ayran içtiğimi
                                                              Bilmiyordum
Ona son defa sarıldığımı
Elini son defa öptüğümü
                                              Bilmiyordum
Son defa onunla güldüğümü
Yalancı gülüşlere bezeneceğimi
                                               Bilmiyordum
Ona son defa sürpriz yaptığımı
Onu son defa sevindirdiğimi
                                                   Bilmiyordum
Onu doya doya seyredemeyeceğimi
Onu bir daha göremeyeceğimi
                                                       Bilmiyordum
Onunla doya doya konuşamayacağımı
Sesini bir daha duyamacağımı
                                                       Bilmiyordum
Son defa evden çıktığını
Misafir olarak eve döneceğini
                                                        Bilmiyordum
Bu kadar eksik
Bu kadar yarım
Bu kadar pişman
Bu kadar hasret
İçimin bu kadar yanacağını   
   BİLMİYORDUM



25 Ekim 2015 Pazar

GÖZLERİNE BAKIP ŞİİRLER YAZARIM

 Gözlerine bakıp şiirler yazarım,
Sözlükte kelimeler biter, ya gözlerinde 
Sıcaklığını nefesimde hissederim,
Aşkı gözlerinde


Sözlerine bakıp şarkılar söylerim,
Bestekarda nota biter, 
ya sözlerinde
Özlemini tenimde hissederim,
Aşkı sözlerinde 


Ve saçlarına bakıp çiçeklere dalarım,
Güllerde koku biter, 
ya saçlarında
Sevdanı benliğimde hissederim
Aşkı saçlarında.

24 Ekim 2015 Cumartesi

ASLA PES ETME!!!

   İnsan nedir?

Pes etmek nedir?

Öncelikle kendimizce ''insan nedir?''  sorusuna cevap bulalım.

İnsan et ve kemiğe bürünmüş bir duygu topluluğudur.

Bence bu et ve kemik parçalarının  en önemli özelliği irade sahibi olmasıdır.

Evet yanlış duymadınız bugün fazlasıyla İRADE kelimesini kullanacağım.

Peki sizce pes etmekle irade arasında nasıl bir ilişki var?



Pes etmek bence insanın kendisini aşağılaması ve iradesine küfretmesidir.

Ben o kadar karaktersiz bir insan olamam, kendine küfredecek derecede.

Yaradan ne güzel özelliklerle bezemiş biz insan oğlunu değil mi?

O zaman pes etmek yaradanımıza da başkaldırma değil mi?

Allah insana irade vermiş ki kullanmak için

eğer sen kullanmıyorsan ona hakaret etmiş olursun.

Günümüz insan oğlu en ufak sıkıntıyla karşılaştığında hemen dünyası başına yıkılıyor...

Bu kadar iradesiz olunur mu?

PES ETMEK=İRADESİZLİK

İnsan beyninin yapamayacağı hiçbir şey yoktur.

İRADENİZİN FARKINA VARIN VE ASLA PES ETMEYİN!!!



Nefes alabiliyorsanız hala savaşabilirsiniz...

İnsanın Yaradılış Gayesi



Selamın aleyküm.Bu yazımda insanın yaradılış gayesi hakkında birkaç kelam birseyler karalamak istiyorum.
Yaratılış itibari ile insanın nasıl bir varlık olduğunu ve yeryüzüne niçin gönderildiğini sorgulamak gerekir.İnsan,ruh ve bedenden meydana gelen bir canlıdır.Allahın  (c.c) yeryüzündeki  halifesidir.Yeryüzünde insanlardan başka varlıklar da mevcuttur.Mesela cinler,insanlar gibi mükellefiyet vazifeleri olan varlıklardır.Allahın yarattığı başka bir varlık olan melekler ise nurdan yaratılmıştır ve onlar için imtihan yoktur.
Yeryüzünde Allahın halifesi olması hasebiyle büyük bir sorumluluk yüklenen insanoğlunun bu durumu Kuran'da söyle anlatılmaktadır."biz emaneti,göklere,yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler,(sorumluluğundan)korktular.Onu insan yüklendi.Doğrusu o çok zalim,çok cahildir. (Ahzab suresi).Vücudu zayıf ve ömrü kısa olan insanın yüklendiği sorumluluk büyüktür.Eğer bu sorumluluğun farkında olursa Allah a ulaşması ona yaklaşması daha kolay olur .Allah bu sorumluluğu üstlenen insanı aciz bırakmamış ve dünyada başka hiçbir başka varlıkta olmayan aklı ona bahsetmiştir.İnsanın yaratılış gayelerinden ilki ve en önemlisi allaha ibadet etmektir."Andolsun ki biz ,Allah a kulluk edin ve Tağuttan sakının diye her ümmete bir peygamber gönderdik... (Nahl suresi).Ayette bize aktarıldığı gibi peygamberlerin de geliş amaçlarından biri insanları Allaha ibadete davet etmektir.
İnsanın yaradılış sebeplerinden birisi de Allahın halifesi olarak yeryüzü yönetiminden sorumlu olmak vardır.İnsanın kendi toplumuna huzur ve adaleti hakim kılma görevinin yanısıra,yeryüzünde yaşayan diğer canlıların hayatlarını devam ettirmesinden,yeryüzündeki bitki örtüsüné kadar her şeyden sorumludur.Çünkü Allahın halifesi olmak bunu gerektirir.Yazımı şu ayeti kerimeyle  bitirmek istiyorum.
Bismillâhirrahmânirrahîm "Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım"(zariyat suresi, 51/56)
Madem ki aklımız ve irademiz var.Madem ki insanız ve sadece Allah a kulluk etmek için yaratıldık,mademki bizim için cennet ve Cehennem var.O zaman gaflet uykusundan uyanıp kendi özümüze dönelim.Allah hepimizi affetsin, kendine layık kullardan etsin.Allah a emanet olun...

Cem ADRİAN ve Şarkı Sözleri

Yolun sonundasın, yerin dibindesin. 
Sessizliğin ortasında en derindesin.
Bırakma elini, kendi ellerini...
En sıkı tutacak kendinsin yine kendini.

Bin kere öldüysem, bin kere dirildim geldim
Canımdan can,kan verdim ama adını yaşattım geldim
Yedi kat yerin dibinden beni duyabilir misin?
Kimse inanmadı sana,bir ben taptım geldim
Dönecek yerim kalmadı, herşeyi mahvettim geldim
Şimdi beni biraz sever misin?
Ben geldim!
Yıldızları gökyüzünden yere indirebilir misin ?
Bana daha önce hiç duymadığım bir kaç şey söyleyebilir misin ?
Beni tepeden tırnağa aşık edebilir misin ?
Şimdi beni biraz sever misin ?


Beni, beni, beni hatırla
Her ağlayan çocuğun gözyaşında
Evladını kaybetmiş bir annenin suratında
Boş kalıp titreyen avuçlarında
Beni, (beni, beni) hatırla (unutma)


Sevmek, defalarca aynı ateşe yürümek
Büyümek, kayıpların üstünde yükselmek
İnanmak, kırık kanatlarla uçurumdan atlamak
Savaşmak, kendi silahınla kendine vurulmak





Kimse durduramıyor yağmurları yağdırınca bulutlar
Neden susturamıyor içindeki delik deşik umutları
Düştüm. Kalkarım yine ellerini uzatınca bana Tanrı
Tanrı bulsun istedim, sevsin bütün kayıp çocuklarını



Gün gecenin ölümüdür
Aşk kalbimin düğümüdür
Ve bu yalan dünyada
Tek gerçek bir sözündür


Sen benim yarım kalan cümlelerimsin…
Hiç söyleyemediğim, söylemediğim o sözlerim…
Sen benim hiç ısınmayan ellerimsin…
Hiç unutamayan, unutmayan o kalbim…
Sen benim eksik kalan yerimsin…
Kapattığım pencereler, güneşlere çektiğim o perdelerim…
Sen benim hiç sevmediğim sessizliğimsin…
Kaybettiğim yolum, korktuğum karanlık, hiç tutamadığım o yeminlerim… 
Sen benim terk ettiğim şehirlerimsin…
Düştüğüm çukur, uzanan ellerim, hiç tutunamadığım gidenlerim…
Sen benim kovulduğum cennetimsin!
Eğdiğim yüzüm, sövdüğüm aydınlığa hiç açamadığım gözlerim.



CEM ADRİAN

23 Ekim 2015 Cuma

ŞEHİRLERİN ESKİ ADLARI

GAZİANTEP= AYINTAP




MANİSA= SARUHAN



MUĞLA=MENTEŞE




ÇANKIRI=KANGIRI



AĞRI=BAYAZIT



BALIKESİR=KARESİ



BİLECİK=ERTUĞRUL


SAMSUN=CANİK


ARTVİN=LİVANE


YOZGAT=BOZOK


TUNCELİ=DERSİM



ELAZIĞ=ELAZİZ




ORDU=KOTYORA



İZMİT=NİCOMEDİA



İSTANBUL=KONSTANTİNOPOLİS, BOSPOROS, İSLAMBOL...



ANKARA=ENGURU



TRABZON=TRAPEZEUS



İZMİR=SMYRNE




:)

Cemal SÜREYA Kimdir?

Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya, 1931 yılında Erzincan'da doğdu. Babası Hüseyin Seber, annesi ise Gülbeyaz Seber'dir. 6 yaşında ailesiyle beraber Erzincan'dan ayrılarak Bilecik'e yerleşti. İlkokula, Bilecik'te başladı ve İstanbul 'da devam etti. Lise öğrenimini Haydarpaşa Lisesi'nde yaptı. Yükseköğrenimini ise Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tamamladı.

Üniversiteden mezun olduktan sonra Maliye Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Orta Doğu İktisat Bankası ve Türk Dil Kurumu'nda çalıştı.

Annesini küçük yaşta kaybeden Cemal Süreya, edebiyata yönelişi ile ilgili şunları söyler: "Belki beni edebiyata götüren bir sürü neden vardır. Ama bir keskin neden ararsam bunu annemde bulduğumu söyleyebilirim."

Cemal Süreya'nın okuma tutkusu çocukluğunda başlamıştı. O günleri şöyle anlatıyor: "Bizim çocukluğumuzda her kitabı bulamazdık. Bunun için elime ne geldiyse okudum. Hatta sokakta kese kağıdı ve gazete bulurduk, içinde roman varsa okurduk."

Dostoyevski'nin yazarlık kariyerinde önemli bir etkisi oldu: "Benim edebiyatla ilgili olarak ikinci bir doğum tarihim var: 1943. Dostoveyski'yi okudum ve ondan sonra hiç huzur kalmadı bende."

Cemal Süreya, şiir ve yazılarını çeşitli dergilerde ve gazetelerde yayınladı. 1990 yılında vefat etti.
Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle ikinci yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu. 1997′de de Cemal Süreya arşivi yayımlandı.

CEMAL SÜREYA'NIN ESERLERİNDEN BAZILARI

Üvercinka
Göçebe
Beni Öp Sonra Doğur Beni
Güz Bitiği
Şapkam Dolu Çiçe


CEMAL SÜREYYA'NIN SOYADINDAKİ "Y" HARFİNİN YOK OLUŞ HİKAYESİ

Üvercinka, güvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir sözcük. Barışa, aşka dayatmaya dönük…
“Elma” şiirinde, adındaki “Y” harflerinden birini attığını ilan eder. Nedeni, kendi anlatımına göre, arkadaşıyla bir telefon numarası üzerine girdiği iddiayı kaybetmesidir. Söz konusu telefon numarası, Üvercinka’nın…
Cemal Süreya, “O zaman çok güvenirdim belleğime. Telefon numaralarını falan kaydetmezdim. Belki de kaydetmediğim için kalırdı. Ona dedim ki, eğer bu böyleyse, ismimden bir harf atarım dedim. Kaybedince, ismimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi.” der.
BİR BAŞKA VERSİYONU İSE ŞÖYLE
Cemal Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdır ve sınıflarında 'Muazzez Akkaya' isminde bir de kız varmış. İkisi de bu kızı gizliden gizliye severlermiş. Sınıfta gün boyu aynı kıza duydukları ilgiyi birbirlerine anlatırlarmış. Hatta Muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış. Sonra bu aşk, zamanla kızışmış ve birbirlerine 'ben elde ederim, sen edersin' derken 'kim elde edecek?' diye iddiaya tutuşmuşlar. Kaybeden büyük bir bedel ödeyecek demişler. Ve bu bedel ömrü boyunca üzerinde kalacak. Bedene fiziksel bir zarar olmayacak diye de karar kılmışlar. Ve sonunda adını değiştirmeye gelmiş olay.

Cemal Sürey(y)a kazanırsa ;Sezai Karakoç'un soyadı 'Karkoç' olacak.
Sezai Karakoç Kazanırsa ; CemaL Süreyya'nın soyadı 'Süreya' olacak.
Tahmin ettiğiniz gibi kızı Sezai Karakoç elde eder ve onunla çıkmaya başlar. Cemal Süreyya da gidip tek 'Y' harfini attırır soyadından... İşte Süreyya'dan Süreya'ya geçiş dönemi böyle olmuştur.
Peki sonrasında ne oldu?
Muazzez Akkaya Sezai Karakoç'un kendisi ile bir iddia sonucu çıktığını öğrenir. Biraz da sorunları olan Muazzez bunu kaldıramaz ve okulu bırakıp ve memleketi olan Geyve'ye gider. Sezai Karakoç bu duruma çok üzülür ve Muazzez Akkaya'ya ithafen Mona Rosa'yı yazar. Şair Karakoç,1950 yılında Mülkiye'de öğrenci iken yazmıştır ancak 2002 yılına kadar yayımlanmamıştır.

22 Ekim 2015 Perşembe

Devletin temel taşı halktır!




Selamın Aleyküm. Bugün ki yazım kamu kurum ve kuruluşlarındaki işleyişin ve hizmet  anlayışının bir siyaset bilimi ve kamu yönetimi öğrencisi olarak kendi perspektifimden değerlendirilmesi şeklinde olacaktır
Yazıya öncelikle şu soruyu sorarak başlamak istiyorum.Kamu kurumları mıhalk için var? ,yoksa halk mı kamu kurumlarının müşterisi olmak için var?Bu sorunun cevabını sizin elbette kendi cevabınız olacaktır .Fakat ben şöyle bir tanımlamayla cevap vermek istiyorum;      
Kamu kurum ve kuruluşları; hukuki statüleri ne olursa olsun bir kamu görevi veya belirli kamu hizmetlerini yapmak üzere kurulan, Devlet kuruluşlarıdır.Kamu yani en temel anlamında halka hizmet etmek için kurulmuş kuruluşlardır.
Bu tanıma göre hareket edersen sorunun cevabı belli.O zaman devlet kamu kurum ve kuruluşlarını yönetiminden hademesine kadar ele alırsak kaç tanesi bu tanımı biliyor ve yakaç tanesi bü tanıma uymaya çalışıyor .Etrafınızdakı kurum ve kuruluşlara baktığınızda bu oranın ne denli kötü,kurumların ne denli acınacak durumda olduğunu görürsünüz.Çok basit bir örneklemeyle özetleme gerekirse okullardaki öğrenci işlerine bakmak gerekir.Tek işi öğrencilerle ve masa başında olan kpss ile atanan bir devlet memurunun okuldaki herhangi bir profesörden daha kaprisli ve kibir sahibi olması herşeyi özetler nitelikte.Bütün dünyanın yeni kamu yönetimi anlayışıyla devlet kurumlarını düzenlediği günümüz koşullarında Türk devlet kurumlarının umursamaz tavrı, Weber in bürokrasi anlaşından 1 adım ilerleyememiş olması büyük devlet olma iddasındaki bir devlet için kabul edilemez bir durumdur.Bir ülkede her insan zengin olmak durumunda değildir.Bazı insanlar hasta oldukları zaman  özel hastaneleri tercih eder bazı insanlar devlet hastanesine mecbur kalır.Fakat ben devlet hastanesine gidince asık bir suratla karşılanıp ,özel hastaneye gidince kapıda 32 diş sırıtılarak karşılanmanın zenginlikle fakirlikle bir alakası olduğunu düşünmüyorum.Bu tamamen kamunun insanların mecburiyetlerini suistimal etmektir.Son olarak söylemek istediğim şey şudur devlet halk için vardır ,halk tarafından var edilmiştir.Bürokratların ve siyasetcilerin unutmaması gereken yegane şey kendilerininde zamanında sıradan bir vatandaş olduğudur.Devletin kurucusu halk, temeli halk ,sahibi haktır.
Allaha emanet olun , görüşmek üzere...

HAK ETMİYORSUN

Hak etmiyorsun
En eskilerden en yenilerine kadar
Kurduğum hayallerin tek zerresini
Hak etmiyorsun

Bilmiyorsun
Sevmek tek başınayken
Nasıl can yakıyor
Hayatını zindan ediyor
Bilmiyorsun

Bakmıyorsun
Benim baktığım karanlık sokaklara
Aydınlanmayan göklere
Aynada hiç gülmeyen gözlere
Bakmıyorsun

Duymuyorsun
Feryadımı, figanımı
Her gece çığlık çığlığa uyanışımı
Adınla inlediğim zamanları
Duymuyorsun

Korkmuyorsun
Umudunu yitirmekten
Sevdiğini kaybetmekten
Aşkından vazgeçmekten
Korkmuyorsun

İnanmıyorsun
Güzel günlerin gelmeyeceğini bildiğin halde
Güzel günler göreceğine
İnanmıyorsun
Ağlamıyorsun
Çaresizliğinle baş başa
Diz çöküp her gece
Ağlamıyorsun

Ölmüyorsun
Aldığın her nefeste
Verdiğin her nefeste
Ölmüyorsun

Sevmiyorsun
Benim sevdiğim gibi
Yürekten
En yürekten
Yüreğinden yürek çıkarırmış gibi
Sevmiyorsun