-->

Translate (Hadi çevirelim)

30 Aralık 2015 Çarşamba

TÜRKİYE'DE KİTAP OKUNMA ORANLARININ DÜŞÜK OLMASININ SEBEBLERİ

TÜRKİYE’DE KİTAP OKUMA ORANLARININ DÜŞÜK OLMASININ NEDENLERİ ÜZERİNE DENEME
ÜMIT AĞAN
Celal Bayar Üniversitesi Türkçe öğretmenliği 2.sınıf öğrencisi

Türkiye’nin kitap okuma oranlarına baktığımız da oranlardaki diğer ülkelere göre düşüşlük hemen gözümüze çarpıyor şöyle ki son yıllarda yapılan araştırmalarda İngiltere ve Fransa ile aramızda uçurum var.2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Türkiye Okuma Kültürü Haritası"ndaki sonuçlara göre, Türkiye'de nüfusun %30'u okuma yazma bilmezken, düzenli kitap okuyanların oranı ise %0.01. Bu oranın değişmesi için eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşları özel projelerle halkı bilinçlendirmeye çağırıyor.[1]

İngiltere ve Fransa'da düzenli kitap okuma alışkanlığı %21 iken, bu oranın Türkiye'de %0.01 olduğuna dikkat çeken Anabilim Eğitim Kurumları İcra Kurulu Başkanı Serkan Kılıç, "Anabilim Eğitim Kurumları olarak Anaokulundan-Lise dönemine kadar öğrencilerimize özel okuma saati uygulaması vererek bu bilinci aşılamak için elimizden geleni yapıyoruz. Öğretmenlerimizin kontrolü ile öğrencilerimiz güne okuma saati ile başlıyor. 20 dakikalık özel okuma saatinin ardından, günlük eğitimlerine devam ediyorlar. Bu çalışma sonucunda yaptığımız araştırmalarda gördük ki geçtiğimiz yıldan bu yana okulumuzda eğitim gören öğrencilerin düzenli kitap okuma alışkanlığı %15 den %21,5'lere çıktı. " ifadelerini kullandı.Genel olarak taloya baktığımızda son yıllardaki artış iyimser bir hava estirse de halen bu konuda çok geride olduğumuz açık ve nettir.Ancak biraz daha duyarlı ve ne yaptığını bilen bireyler yetiştirmek istiyorsak bu sayısal verileri lehimize çavirmemiz gerekir.[2]

1-Okuma alışkanlığının çocuklar için önemi:


Okuma alışkanlığının sağlıklı olması, en başta ebeveynlere bağlı. Okuma alışkanlığı, çocukların zihinsel, duygusal ve sosyal gelişiminde onlar için oldukça önemli. Sağlıklı olduğu takdirde okuma alışkanlığı, çocuğun hayal gücünü geliştiriyor, dil gelişimini doğrudan etkiliyor ve kendini ifade etmesinde ona destek oluyor. Ayrıca düzenli ve planlı olmayı öğretiyor.Günümüz evebeylerinin kiap okutturmaya yönelik faaliyetlere katılımları giderek artsa da bu oran hala çok yetersiz.Bilindiği üzere çocuklar söylenenlerden ziyade yapılanlara bakıyor sigaraya başlamanın başlıca sebebi model alma aynı durum okuma alışkanlığı içinde geçerli.Ancak velilerin ve örnek büyüklerinde kitap okumaması bu sorunun başlıca nedeni tabiki bunun köküne indiğimizde bir önceki nesiller ve hatta harf devrimine uzanan bir geçmişi var. Dönemin karışık durumu ve fikir çatışmaları bize okumayı unutturmuşa benziyor.Biraz önce okuma oranının düşük olmasının dayandığı bir iddayı sizlere aktardık ama durumun idda edildiği gibi harf devriminden kaynaklandığı tam anlamıyla doğru değildir. İstatislik verilere bakacak olursak osmanlıda okuma yazma oranlarının özellikle son yüz yılda oldukça düşük olduğu göze çarpıyor;gelin şimdi tabloya birlikte bakalım;Osmanlı Devleti’nin son yıllarında nüfusun eğitim düzeyinin oldukça düşük olduğu görülmektedir. 1897 yılı istatistiklerine göre Okuma yazma bilenlerin oranı % 10’un altındadır. Okuyan öğrencilerin cinsiyet dağılımına bakıldığında ilkokul’da cinsiyet oranı (Kız/Erkek) 0,40 iken bu oranın ortaokulda 0,15’e düştüğü görülmektedir.Osmanlı’nın bu düşük eğitim düzeyini incelemek gerekir.Yapılan araştırmalar konumuza ışık tutuyor.[3]
Konumuzun dışına çıkmak istemiyorum onun için özetlemek gerekirse vatandaşımızın okuma oranlarının az olmasının harf devrimiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığını gördük bilakis harf devrimi okuma yazma oranını artırdığından kitap okuma oranları da buna paralel artmıştır.DES tarafından DESAM'a yaptırılan “Türkiye Neden Okumuyor?” isimli anket, gençliğin de okumadığını gözler önüne serdi.Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) tarafından DESAM'a (DES Stratejik Araştırmalar Merkezi) yaptırılan “Türkiye Neden Okumuyor?” isimli anket, gençliğin de okumadığını gözler önüne serdi.Gençlik, iş yoğunluğu, dersler, internet ve televizyon nedeniyle kitap okumazken gençlerin yüzde 77.5'unun evinde kitaplığı bile yok. Ankete 18-30 yaş arası bin 231 genç katılırken, bu gençlerin yüzde 29.7'si üniversite, yüzde 8,3'ü yüksek lisans mezunu.[4]

2-GENÇLİK KİTAP OKUMAYA VAKİT BULAMIYOR
Ankete göre, gençliğin yüzde 10.7'si düzenli olarak kitap okurken yüzde 18.9'u aralıklarla, yüzde 61.9'u ise düzensiz olarak ara sıra kitap okuyor. Gençler, kitap okumalarına engel olarak ise iş yoğunluğu, dersler, internet, arkadaş çevresi ve televizyonu gösteriyor. Ankete göre, gençlerin yüzde 15.9'u iş yoğunluğundan kitap okumaya vakit bulamazken, yüzde 18.2'si dersler nedeniyle vakit bulamıyor. Gençlerin, yüzde 26.8'i arkadaş çevresi ve okuma alışkanlığına sahip olmadığı için düzenli kitap okumadığını, yüzde 28'i televizyon ve internet yüzünden kitap okuyamadığını açıkladı.Sosyal medya,internet oyunları,ve farklı aktiviteler gençliğimize daha cazip geliyor.Avrupaya gore internet kullanımında önde kitap okuma oaranında maalesef çok gerideyiz.bu çerçeveden resmin genelini görmek büyük önem arz ediyor.[5]
3-ÜLKEMİZDE KÜTÜPHANE SAYISI
Kütüphanelerle gençler arasında organik bir ilişki oluşturulamamasının yanı sıra kütüphanelerin bilgi, kültür ve eğitim arayan kişilere kaynaklarını en doğru, yeterli ve en kısa sürede ulaştıramadığı kaydediliyor. 2010 yılı rakamlarıyla Türkiye'de toplam 45 çocuk kütüphanesi, 14 yazma eser kütüphanesi ve 55 gezici kütüphane olmak üzere toplam 1152 kütüphane olmasına karşılık Almanya'da 10.531, İngiltere'de 4.620, İspanya'da 5.209 kütüphane bulunmaktadır. Ülkemizdeki kütüphanelerin 52'si de çeşitli nedenlerle kapalı bulunmaktadır. Türkiye'de kütüphanelere kayıtlı üye sayısı 493 bin 500 iken, İran'da 7 milyon, Fransa'da 16 milyon, İngiltere'de 35 milyon kütüphane üyesi bulunuyor.Almanya'da 7 bin 500 kişiye 1 kütüphane düşerken Türkiye'de 68 bin 500 kişiye 1 halk kütüphanesi düşmektedir ki öte yandan Türkiye'de 95 kişiye bir kahvehane düşüyor. Türkiye'de kitap, genel ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235'inci sırada yer alıyor. Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat zaman ayırıyor. Japonya'da toplumun yüzde 14'ü Amerika'da yüzde 12'si İngiltere ve Fransa'da yüzde 21'i düzenli kitap okurken, Türkiye'de yalnızca binde 1 kişi kitap okuyor. Bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli yılda ortalama 10, bir Fransız yılda ortalama 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyor.Okuma alışkanlığı ile ilgili yapılan bir araştırma hazin bir tabloyu ortaya çıkarmıştır.Araştırma sonuçlarına göre, öğrencilerin yüzde 71,7’si hiç kitap okumazken. Sadece yüzde 6,8’nin Okuma alışkanlığına sahip olduğu, yine aynı araştırmaya göre, annelerin yüzde 49,7’sinin, babaların da yüzde 39,5’inin hiç kitap okumadığı tespit edilmiştir. Bu araştırma sonuçları aynı zamanda ebeveynlerin okuma alışkanlıkları konusunda çocukları için iyi birer model olamadığı gerçeğini de ortaya koymuştur.[6]
Sonuç:
         Kitap okuma; hava gibi, su gibi, yemek gibi günlük hayatımızın bir parçası olmadıkça kültürel gelişmemizi tamamlamamız ve bilgi çağını yakalamamız mümkün değildir. Ekonomik kalkınmanın temel yatırımı eğitim ise kitaplar da eğitimin temel aracıdır. Okumayı öğrenenlere neyi, nerede, nasıl okuyacakları gösterilmez, okunacak yeterli malzeme ve rahat ortamlar sağlanmazsa, kazanılan okuma becerileri yok olur. Bir ömür boyu sürecek öğrenme kesilirse iyi öğrenmiş olmak neye yarar. Okunacak bir şeyin yoksa iyi okuma bilmenin ve yüksek yerlerden diploma almanın ne faydası vardır. Unutmamalıyız ki okulda öğrendiklerimizi, yeni bilgilerle beslemezsek bir süre sonra başlangıca döneriz.Kitap okumak beyini ve bedeni genç tutar. Hayatları boyunca devamlı kitap okuyup bulmaca çözenler, 75-80 yaşlarına gelseler de en karma
şık zihinsel faaliyetleri yapabilirler. Mesela dünyaca ünlü tıp profesörü Gazi Yaşargil 79 yaşında olmasına rağmen en karmaşık beyin ameliyatlarını başarı ile yapabilmektedir. Bunun sırrını soranlara ise “Bol bol kitap okurum ve bulmaca çözerim” demiştir.




Kaynakça:                                                                                                                     DİE, Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı 1897, (Ankara 1997) (02.12.2014)
Yaşamdabugun.com http://yasam.bugun.com.tr/avrupada-son-siradayiz-haberi/1071994(04.12.2014)
http://www.ogretmenplatformu.com/neden-kitap-okumuyoruz-sorusunun-cevabi/(10.12.2014)
 http://www.tkm.org.tr/ayten-tuncer-kamaci/neden-kitap-okumuyoruz(11.12.2014
Turgut Mehmet,Dün Bugün ve Geleceğin Güçlü Türkiyesi,1.baskı,Boğaziçi yayınları,İstanbul/Şişli,2014
Sami Banarlı,Türkçe’nin Sırları,44.Baskı, Kubealtı Neşriyat,Çemberlitaş/İstanbul 2014
Bahadıroğlu Yavuz,Osmanlı halkı cahil miydi, http://www.habervaktim.com/yazar/58699/osmanli-halki-cahil-miydi.html(11.11.2014)   
Milliyet gazetesi.’’ ’’Kitap okuma Türkiye’nin en büyük sorunu olarak görülmelidir’’27.12.2014










[1] Mehmet Turgut,Dün Bugün ve Geleceğin Güçlü Türkiyesi,İstanbul/ Şişli 283. cilt/Boğaziçi yayınları sf 55-65
2Nihat Sami Banarlı,Türkçenin sırları,Çemberlitaş/İstanbul 1972 kubealtı neşriyat sf108-





[3]Yavuz Bahadıroğlu,Osmanlı halkı cahil miydi, http://www.habervaktim.com/yazar/58699/osmanli-halki-cahil-miydi.html(11.11.2014)



[4]Milliyet gazetesi.’’ ’’Kitap okuma Türkiye’nin en büyük sorunu olarak görülmelidir’’27.12.2014 sf 8
[5]Milliyet Gazetesi,’’Kitap okuma Türkiye’nin en büyük sorunu olarak görülmelidir’’,27.12.2014 sf 8





[6] Milliyet Gazetesi,’’Kitap okuma Türkiye’nin en büyük sorunu olarak görülmelidir’’,27.12.2014 sf 8

SEMERKANT (AMİN MAALOUF) HAKKINDA

Merhaba sevgili okurlarım.
Bugün sizlerle bende çok özel bir yere sahip olan Semerkant kitabı hakkında konuşacağız.


Kitabı bir arkadaş tavsiyesiyle okudum ve çok etkilendim çok güzel kurgulanmış bir kitap.

Kitapta Ömer Hayyam'ın Rubaiyyat yazmasının yazılışından kaybolunuşuna kadar sürükleyici hikayesi anlatılmaktadır. 
Romanı öncelikle iki başlık altında incelemekte fayda var; 
1.Bölüm: Tarihi gerçekliği olan kişilerin (Ömer Hayyam, Nizamülmülk, Melikşah, Hasan Sabbah) Rubaiyyat yazması etrafında geçen hikayeleri anlatılmaktadır.

2.Bölüm:Kaybolan Rubaiyyat yazmasını arayan, kurmaca kişilik  Benjamin Omar etrafında gelişen olayları İran devrimine dayandırılarak anlatılmıştır.

Kitapta en çok ilgimi çeken noktalarda hep Ömer Hayyam'ın  imzası oldu. 
İşte onlardan birkaçı:

Şarap testimi kırdın Allahım
Zevk yollarımı bağladın Allahım
Yere saçtın lal rengi şarabımı,
Tövbeler tövbesi yoksa sen sarhoş musun Allahım.

Bu rubai ilk baktığımızda Allah ile dalga geçildiği izlenimi vermektedir ne var ki kitabı okuduğumuz da Ömer Hayyam'ın son sözleri bununla çakışmaktadır. Bende bu sebepten yola çıkarak şiiri biraz yorumlama çalıştım. 
Şöyle ki:          Öncelikle ''şarap'' ve ''testi'' kavramlarına bakmamız gerek. Şair ''Şarap'' kavramı ile bize sevgiyi, aşkı anlatmıştır. ''Testi'' kavramı ile  sevgiliyi tasavvur etmiştir. 
Anlatmak istediği hali ile şiir: Sevgilimi, sevgimi benden aldın Allahım
                                                 Sevgilimi benden alınca hayattan zevk alamaz oldum Allahım
                                                 Tutulmuş sevgimi yerden yere vurdun
                                                 Yoksa sen sevgilimi benden daha mı çok seviyordun Allahım

                                                        Diğer bir nokta:
Ne diyebilirimki sana, varlığın sırları saklı senden benden
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin ne ben 
Bizimkisi perde arkasından dedikodu
Bir indi mi perde ne sen kalırsın ne ben. 

Bu rubaiye baktığımızda da Ömer Hayyam'ın ne büyük şair olduğunu fazlasıyla görmekteyiz. Bende bu rubaiyi kendimce yorumlamaya çalıştım. 
Şöyle ki:        Var olmanın sırrı, var olmaktaki amacı kimse anlayamıyor.
                       Bunu ne sen anlatabilirsin insanlara ne de ben çünkü anlamazlar.
                       Perdenin arkası dünya, biz dünya telaşına düşmüşüz,
                       Perde inmesi kıyamet, kıyamet kopunca ne dünya kalır ne de insanlar, boş bir uğraş.

Bu rubaiyi Amin Maalouf kitapta farklı bir olayla bağlantı kurmamızı bekleterek farklı yorumlamıştır. 

                   

                       Dilim döndüğünce, kısaca kitabı anlatmaya çalıştım umarım beğenirsiniz.

  :)




                                                        

20 Aralık 2015 Pazar

BİR AŞK MASALI MİSALİ


                                                     
       
                                         







   Sizler de çok iyi bilirsiniz Orhan Veli'nin şu sözünü "Böyle havada aşık oldum ben, Beni böyle havalar mahvetti."ne güzel demiş şair öyle değil mi?Peki ya size aşkı sorsam,aşık olduğunuz havayı sorsam.Sayısız kelimeler,cümleler,tanımlar..Kimine göre bir yağmur damlası,kimine göre çıkmaz bir sokak,kimine göre bir kördüğüm.Acaba Kız Kulesi'ne göre neydi?Neydi onu denizin ortasında,yapayalnız,dertlere boğan şey?Galata'ydı tabiki..Kız Kulesi'nin asırlık penceresine bir kuş misali konuverdi aşk.Ne uçabildi,ne kaçabildi.Onu gördüğü günden beri öyle tutulmuş ki ona,tabi Galata da aynı; daha inşaatı yapılırken görür görmez aşık olmuş Kız Kulesi'ne.Karşıdan karşıya birbirlerini izliyorlar,her geçen günde birbirlerine olan sevdaları katlanarak artıyormuş lakin bir türlü anlatamıyorlarmış sevdalarını.Aşklarından defalarca yanıp tutuşsalar da Kız Kulesi her defasında aşkıyla söndürüyormuş Galata'yı.Her yükseldiğinde de Galata bir daha aşık oluyor Kız Kulesi'ne.Ama aşkı söndürmeye yetemiyor sular,denizler.Karşıdan karşıya,uzak bir sevda bu.Bir gün bir mektup yazar Galata.Verir bir martıya,sevdalısına götürmesi için.O sırada zindandaki bir mahkum daracık penceresinden dışarıyı seyretmektedir.Elindeki ekmeğin küflü olmayan tarafından bir parça koparıp bir umutla martıya doğru fırlatır.Martı ekmeği görünce mektubu bırakır ve usulca süzülür mektup.Kaybolan bir şey yoktu umudu yakalamıştı belki de martı.Kız Kulesi ise bekliyordu mektubu.Hoş gelmese de biliyordu orada ne yazdığını.Galata o satırları yazarken Kız Kulesi yüreğiyle okumuştu mektubu.Bütün İstanbul susmuş,bütün kuşlar susmuş,onları dinliyorlardı.Lakin bu gecelerde anlamak ne gezer.Dünyaları bir, lisanları birdi onların.Onları anlamak,sayısız kelimelerle,cümlelerle,tanımlarla tanımlayanlarda ne gezerdi.
Kız Kulesi ve Galata...Aşkları imkansızın önüne geçmiş.Bu masal kötü sonla bitmedi,bu masal mutlu sonla da bitmedi,bu masal bitmedi..
Masal devam ediyor..Aşk devam ediyor...
"Küçük bir şey de belirtmek istiyorum efendim.Rivayete göre Galata Kulesi'ne ilk defa çıkıyorsanız kiminle çıktığınıza dikkat etmek gerekiyormuş.Eğer bir kadınla ve bir erkek çıkıyorsa, ömür boyu birbirlerinin diğer yarıları olabilirmiş."
 







15 Aralık 2015 Salı

GÖZLÜK BULANIK


Bir camekanın ardından bakarsın dünyaya
Daha iyi bir dünya göreceğim sanırsın
Ama yanılırsın
Camlarını bir bezle
Silersin de silersin
Hep buğulu görünür kainat
İyice... iyice...
Bastırarak silersin.
Ama iflah olmaz artık
Gözlükte işe yaramaz.
Gözler bulanık bakarsa
Gözlük neye yarar.
 


13 Aralık 2015 Pazar

EYVALLAH








Ve tahammül sınırım aştı gitti
Senin ömrümden gidişin gibi
Artık adını yasaklıyorum dilime
Elimi çekiyorum sana ulaşan her şeyden
Ve gözlerimi cezalandırıyorum bundan sonra
Bakmayacaklar her gece fotoğraflarına
Seni başka sevdalara bıraktım
Daha kutsal yürekler için azat ettim
Ben helal ettim aşkımı kalbine


Artık istemem zerre sevgini, ilgini
Gerçekten kırgın değilim, kızgın değilim,
Öfkeli değilim, mutsuz değilim.
Tükendim artık, aşkım tükendi
Sana yazacağım satırlar tükendi
Emek verecek gücüm tükendi
Umudum yitti, gitti, bitti.
Artık bu senin için son satırlar
Yani demem o ki;
Sağa çek kaptan
Bu limanda inecek var
Kıyıya vuran denizyıldızları gibi
Umudu tükenenler var.
BİTTİ, bu aşk masalı buraya kadar
Bana gitmek düştü ardıma bakmadan
Bensiz ömrüne yıldızlı selamlar
Eyvallah der geçerim benden buraya kadar!!!

12 Aralık 2015 Cumartesi

KÜL RENGİ

  Sıcacıktı 
Yanıyordu alev alev kül rengi teni
Bakışları itfaiyeci olmuş 
Söndürüyordu kül rengi beni

Buz gibiydi
Titriyordu kül rengi teni
Gülüşü güneş olmuş 
Isıtıyordu kül rengi beni



14 Kasım 2015 Cumartesi

HER ÖĞRENEN ÖĞRETMEN OLAMAZ

Ben bir öğretmen adayıyım. 15 yıldır da aralıksız öğrenciyim. 
Bu uzun süreçte öğrenci olarak eğitim sistemimizin içinde kavruluyorum.
Daha önceki yazılarımda ''Eğitilmeme sistemi'' adı altında bazı eleştiriler yapmıştım,
işte bu eleştirilerin yetersiz kaldığını düşündüğüm bazı noktalar var onlara değineceğim.

3 yıl önce üniversiteyi kazandım. Sevinç ve büyük bir beklentiyle. 
Şuan 3. sınıfım ve öğretmenlik okuyorum, öğretmen olacağım.

3 yıl boyunca üniversite çatısı altında eğitim fakültesinde öğrenim gördüm
 ve vardığım tespit:
ÜNİVERSİTELERİMİZDEKİ DERS VEREN İNSANLAR ÇOK İYİ BİRER AKADEMİSYEN 
AMA 
ÇOK KÖTÜ ÖĞRETMENLER!!!

Yıllarca okumuşlar binlerce kitap yalayıp yutmuşlar  ÖĞRENMEYİ ÇOK İYİ BİLİYORLAR VE YAPMIŞLAR
  AMA 
ÖĞRETEMİYORLAR!!!

Eğitim sistemimizin bu kadar kötü olma sebeplerinden biri de akademisyenlerimiz. 


13 Kasım 2015 Cuma

BEN

 elsiz bir insanım ben
kanatlarım kırık
gözlerim kan çanağı
ayaklarım  yok 
dilim tutuk



dizlerim yara içinde
tırnaklarımın arası pislik dolu 
altım ıslak
burnumdan sümük akıyor

ellerım titriyor
kafam sarhoş



8 Kasım 2015 Pazar

HZ. Muhammet Hakkında Söylenmiş Sözler


 ''Büyük İslâm Peygamberi Yüce Yaratıcı’nın katına çıkıp onunla buluşmuştur. Ben Mirac’a bütün kalbimle inanıyorum.''
                                                                  DOSTOYEVSKİ


''Hz. Muhammed’in (sav) insan olması itibariyle, bütün insanlık muhakkak iftihar eder. Çünkü O Zât, ümmî olmasıyla beraber, on üç asır evvel öyle kanunlar ve esaslar getirmiş ki, biz Avrupalılar iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek en mes’ud, en saadetli nesiller oluruz.''

                                                                 BİSMARCK


''Muhammed, hürmet ve saygıya fazlasıyla lâyıktır.''

                                                            GEOTHE



“Hz. Muhammed’in doğruluğu, faaliyeti, hakikati aramadaki samimiyeti, sonsuz azmi, hiçbir vakit sarsılmayan imanı, kendisini dinlemek istemeyenlere ezelî hakikati dinletmek yolundaki sebatı, bana kalırsa bunlar O’nun, o cesur ve azimkâr Peygamber’in son peygamber olduğuna en kat’i ve en emin delillerdir.”
                                                          STEİNGAS

''Hz.Muhammet'i sevmeyenler onu yeterince tanımayanlardır.''

                                                   GİBSON

''Ben bu hayret uyandırıcı insanın hayatını inceledim. Benim görüşüme göre onu insanlığın kurtarıcısı olarak tanımamız lazımdır.''

                                                                     BERNARD SHAW


''İnsan büyüklüğü hangi ölçüyle ölçülürse ölçülsün acaba ondan daha büyük insan bulunur mu?''
                                 
                                                 LAMARTINE




Bence süphesiz en büyük insan. A'dan Z'ye herşeyiyle örnek bir peygamber.
Onu örnek almak dileğiyle...

7 Kasım 2015 Cumartesi

#cumamadokunma







Sizlere dün akşam #cumamamadokunma etiketiyle Kocaeli Üniversitesindeki arkadaşlarım twitter üzeriden  başlattığı bir kampanyadan bir duyarlılıktan bahsetmek istiyorum.Benimde elimden geldiğince destek olduğum bir hareket tabi.Bu hareketin sebebi her yıl istisnasız olarak ''belli'' öğretim görevlilerinin cuma saatlerine ya ders yada sınav koyması.Her konuşmalarında anayasa ihlal ediliyor, özgürlükler kısılanıyor diyen bu okulun aristokraklara ve onların her zaman desktekçisi olan metoikoslara hatırlatmak gereken bir şey var: ANAYASA 24. MADDE Din ve inanç hürriyeti
Madde 24- (1) Herkes din ve inanç hürriyetine sahiptir. Bu hak, tek başına veya topluca, alenen veya özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama ve bunları değiştirebilme hürriyetini de içerir.
(2) Kimse ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve düşüncelerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç, düşünce ve kanaatlerinden ve bunları değiştirmekten dolayı kınanamaz, suçlanamaz ve farklı bir muameleye tâbi tutulamaz.
(3) İbadet ve dinî ayin ve törenler, kamu düzeninin, genel sağlığın, genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması amaçlarıyla sınırlanabilir.

Bu maddelere bakıldığında ibadet özgürlüğü sadece kamu düzenini bozduğunda ve başkasının hak ve hürriyetini kullanmasına engel olduğunda engellenebilir.Böyle bir durum olamadığına ve hatta tam tersi müslüman gençlerin ibadet hürrüyeti engellendiğine göre burdan çıkan sonuç okuldaki bütün yetkili personelin anayasal ihlal yaptığıdır.
  Bu durum karşısında bireylerin demokratik haklarına başvurması son derece kaçınılmazdır.Haklı olunan bir davada zafer kaçınılmazdır.

(8/ENFÂL-30: Küfre sapanlar, seni tutup bağlamaları yahut öldürmeleri ya da yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlar, Allah da tuzak kurar. Ama Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.)

ALLAH a emanet olun salıcakla kalın...                     
                                                                               
                                                                     BERAT KARADAŞ 7.11.2015

SİYASET YALAN VE MUTLULUK


         Dünyanın hiçbir  yerinde yalan üzerine kurulmuş bir organizasyon hiçbir zaman insan oğluna mutluluk vermemiştir. Söylenen sözün veya verilen teyminatın yalan olduğu ortaya çıktığında mutluluk bulutları her zaman ama her zaman dağılmıştır. Ama dünyada öyle bi sanat veya zanaat vardırki ne kadar  iyi yalan konuşulursa topluma o kadar teyminat verilmiş olur...
         Neden bahsedeceğimizi az çok herkes tahmin etmiştir demi çünkü bu yalan 18 yaşından itibaren herkesin muhatap olduğu bir yalan haline gelmiştir özellikle ülkemizde.
Zaman zaman bu yalanlar o kadar etkin hale gelmiştir ki herkese iki anahtar sözü ve adalara köprü sözü dahi verilmiştir bu güzelim ülkemizde ve bu millet bu sözlerin ütopya olduğunu bildiği halde mutlu olmuştur ve o dönemin en iyi yalan söyleyenleri olarak onlara mutluluklarının karşılığını vermişlerdir. Ben bunları yazınca eminim ki herkesin aklında büyük yalan ustaları veya yalan sanatçıları nüksetmiştir ve herkes maruz kaldığı durumu hatırlamıştır. Değerli okuyucular benden bu kadar şimdi herkes kendisinin yalan ve mutluluğunu yaad etsin.

Emre  TÜRKAN  a teşekkür ederiz.

5 Kasım 2015 Perşembe

SENİ BEKLEYEN ÇÖPÇÜ

 Çöpçü oldum dünyaya
Süpürüyorum seni kaldırımlardan,
Müsvedde bir kağıt gibi
Atıyorum çöp konteynırlarına

Bİliyorum bir kağıtçı alacak seni
Kurtaracak o pislikten
Kağıtçının elini sakın bırakma
Seni geri dönüştürecek hayata

Sen tertemiz sayfa olacaksın,
Ben seni sokaklarda bekleyen çöpçü..

2 Kasım 2015 Pazartesi

NE BEN LEYLA NE SEN MECNUN

Gel seninle bir masal olalım
Evvel zamandan gelelim sonsuza kadar sürelim
Sevda denizinde geçelim kayıkla
Unutalım küreklerimizi
Kapayalım gözlerimizi
Savursun bizi dalgalar
Ayrı düşelim seninle
Galata gibi ayrı
Kız kulesi gibi ayrı
Kuşlardan yollama mektuplarını
Kelebeklere söyleyelim sevdamızı
Uçurumun kenarına varalım
Hiç düşünmeden bırakalım kendimizi
Süzülelim gökyüzüne
Yüreğinin kıyılarından sesleneyim sana
Yazsınlar istedikleri gibi
Çizsinler gönüllerince
Anlatılmasın dilden dile
Unutulup gidelim yıllar içinde
Eylül'ü bekleyelim biz seninle
Birbirimizi bekleyelim
Islak kumlarda karşılaşalım seninle
Ne ben Leyla olayım
Ne sen Mecnun.

31 Ekim 2015 Cumartesi

HİLAL'LE HAÇIN SAVAŞI

   SELAMIN ALEYKÜM.Yarın 1 KASIM 2015.Bu tarihin anlamını küçükten büyüğe artık neredeyse hepimiz biliyoruz artık.Lakin bu tarih sadece bir genel seçim tarihi olmaktan çok daha farklı anlamlar ifade ediyor anlayanımız için.Anlayanımız için dedim çünkü bazı ideolojik fikirlere saplı kalanlar ve takım tutar gibi herhangi bir siyasi partiye oy verenler için bu seçim diğer onlarca seçimden pek farklı olmayacak.Onlar yine hayatları boyunca sorgulamadan inandıkları ideolojilerinin ışığında şu yada bu partiye oy verecek.Benim lafım burada onlara olmayacak.Ben bugün burada lafım Müslüman gençlere,davası islam olan gençlere,namaz kılmasa bile bu ülkede ezanları duymak isteyen herkese,Kürt kardeşine düşman olarak bakmayan herkese, malum partiye oy verenlere bidon kafa,göbeğini kaşıyan diyerek küçümsemeyen herkese ve en son gerçek vatanseverlere  olacak.
    Evet kardeşim bir kasımda biz neye oy vereceğiz.İlk önce herkesin kendi menfaatine oy vereceğiz.Cebimizdeki paranın değerine oy vereceğiz.Kendi geleceğimize oy vereceğiz.Neden biliyor musun  eğer bu seçimde yine bir  tek başına hükümet çıkmaz ise yine bir belirsizlik olacak ve piyasalar ve ülke ekonomisi bu durumdan bu sefer fazlasıyla etkilenecek.Ekonomi ile ilgili bir bölüm okuyanlar yada biraz ekonomiyle içli dışlı olanlar bilirler ki istikrar ekonominin en sevdiği şeylerden biridir.Eğer bir ekonomide istikrar olmazsa ne yatırımcısı bu ülkeyi tercih eder ne bankacısı ne turisti bu ülkeyi tercih eder.En basitinden ülkeye girmeyen milyonlarca doların faturasını sen dolar kurundaki artışla alacağın telefonunda,lap topta vs. bunun gibi ithal mallarda kat ve kat ödersin.Zamanla cebindeki para erimeye başlar.Enflasyon canavarı hortlar yavaş yavaş senden başlayacak ülkenin milli servetini kemirmeye başlar.Bir belgeyle açıklayacak olursak:
   Yukarıda senin özelinde ülkenin en önemli konusundan bahsettik.Şimdi sırada ülkenin başına gelebilecek genel problemlerinden bahsetmek gerek.İlk başta x partisinin seçim vaatlerinden bahsetmek istiyorum.x partisini tanımlarsak sözde kürt halkını savunan fakat daha çok ermeni partisi gibi hareket eden bir parti bana göre.Vaatlerine bakarakta ne kadar haklı olduğumu sizinde göreceğini umut ediyorum
HDP'den Ermeni Soykırımını kabul etme vaadi

SOYKIRIMLAR İÇİN DEVLET ADINA ÖZÜR DİLENMESİ İÇİN..

HDP eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, "HDP tarihte farklı halklara yapılan soykırım ve katliamlar karşısında bu halklardan devlet adına özür dilenmesi için gerekli çalışmaları yapacak" dedi. Yüksekdağ'ın bu sözlerinden sonra salondan alkış sesleri yükseldi.
Görüldüğü gibi tamamen ermeni lobisini ağzı kullanılıyor.SÖZDE Ermeni soykırımının tanınması demek daha sonra gelebilecek toprak talepleri ve tazminat taleplerinin önünün açılması gerek.Türkiye'nin toprak bütünlüğünü savunan bir partinin bunları söyleme ihtimali yoktur.Buradan şuraya gelmek istiyorum savaş yıllarında size her türlü kötülüğü yapan Ermenilerin sözcüsü olan bir partiye oy verme doğulu kardeşim.Onların senin vatanında gözü var, sanıyor musun ki sadece özürle yetineceklerini, yılların kinini Türkiye devletinden ve senin üzerinden çıkarmak için gün sayıyorlar.Gelelim y partisine...Malum partiyi hepimiz iyi tanırız.Hani şu ezanı Türkçeleştiren,milleti açlıktan süründüren,ülkeye demokrasi getirip 20 yıl tek başına ülkeyi yöneten parti.Bakalım  bu partinin bugun ki lideri geçenlerde ne demiş:

Kılıçdaroğlu: Anayasa'nın 2. ve 3. maddelerini de değiştirelim! Söyledik bütün bunları

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus devlet yapısını ve bölünmez bütünlüğünü garanti altına alan Anayasa'nın ikinci ve üçüncü maddesinin değiştirilebileceğini açıkladı. Kılıçdaroğlu hükümete çağrı yaptı "gelin değiştirelim" dedi.

Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ayyıldızlı al bayraktır.
Milli marşı 'İstiklal Marşı'dır.
Başkenti Ankara'dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4- Anayasanın 1'inci maddesindeki devletin şeklinin Cu
mhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2'nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3'üncü maddesindeki hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Eğer bunu iktidar partisinden herhangi biri -yani liderleri bile değil- söylemiş olsaydı ortalığı birbirine katar ülke elden gidiyor naralarıyla o meydan senin bu televizyon benim koşarlardı.Bu partiden daha fazla bahsetmek istemiyorum çünkü bu partiyi anlatmak için sayfalar yetmez.Zaten bu partiye oy veren kesim yazının başında belirttiğim gibi bizi bidon kafa olarak gören kesimdir.Onlara laf anlatmak akan suyu dövmek gibi bir şey.
      Şimdi bana göre en önemli kısıma geçiyorum.HİLAL İLE HAÇIN SAVAŞI...
Bu savaş yüzyıllardır süregelen kanlı bir savaş,o yüzden ben son dönemdeki kesitinden bir şeyler paylaşmaya çalışacağım.

Bunlar içimizdekiler.Birde dışardan bakalım:

WSJ: AKP hezimete uğradı
Türkiye'nin kaderini belirleyecek seçim sonuçlarının açıklanmaya başlamasının ardından, Amerika’da yayınlanan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, AKP'nin 2015 seçimlerinde hezimete uğradığı değerlendirmesini yaptı.
İlk gelen sonuçların, AKP'nin, 2002'den bu yana sürdürdüğü tek parti iktidarını yitireceği yönünde olduğunu belirten WSJ, AKP'nin muhalefet partilerinden çok oy almasına karşın, tek parti iktidarını yitirip, koalisyona gitmekle yüz yüze kalabileceği yorumunda bulundu.
NYT: Erdoğan bu seçimlerle karaya oturdu
ABD'de yayınlanan The New York Times (NYT) gazetesi, 2015 seçimlerinin ilk sonuçlarını, "Seçmenler, Amerikan stili başkanlık sistemi getirmek isteyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı azarladı, AKP tek parti iktidarını yitirdi" diye duyurdu.
Seçimlerin Erdoğan ve AKP için açık bir yenilgi olduğunu vurgulayan NYT, Erdoğan'ın ‘Başbakanlıktan, Cumhurbaşkanlığına geçerek artırdığı gücünün bu seçimlerle karaya oturduğu’ değerlendirmesini yaptı.

Bild: “Erdoğan’a fren”Türkiye’de yapılan 25. dönem milletvekilliği seçim sonuçlarını ilk verilere göre Alman basını “HDP meclise girdi, AKP tek başına iktidarı kaybetti” şeklinde verdi. Gazetelerin internet sayfalarında yer alan ilk seçim haberleri şöyle:

Die Welt: “HDP meclise girdi, AKP tek başına iktidarı yitirdi”
“Türkiye seçimini yaptı. İktidar partisi AKP çoğunluğu kaybetti. Kürt yanlısı parti HDP parlamentoya girmeyi başardı.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ): “Erdoğan’ın partisi çoğunluğu kaybetti”
“Türkiye’deki parlamento seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi AKP, tek başına iktidarı kaybetti. Oyların yüzde 80’ine bakıldığında, Erdoğan’ın anayasa değişikliği tehlikede.”
Süddeutsche Zeitung: “AKP çoğunluğu kaybetti”
“Seçimlerin Türkiye Cumhurbaşkanı için zaferle sonuçlanması umuluyordu. İlk sonuçlara bakıldığında, sadece anayasayı değiştirecek çoğunluk değil, tek başına iktidar da zor görünüyor.”
Die Zeit: “Erdoğan’ın partisi AKP, hükümet çoğunluğunu kaybetti”
“Kürt partisi HDP parlamentoya girdiği için, AKP’nin tek başına iktidarı zor görünüyor.”
Bild: “Erdoğan’a fren”
“AKP kaybetti. Yüzde 40 ile birinci parti oldu ama, 2011 seçimlerinde yüzde 50’ye yakındı. HDP’nin barajı geçmesi, AKP’nin planlarını değiştirdi. Bunların başında başkanlık sistemi geliyor. AKP 261 dolayında milletvekili çıkartacak gibi. AK Parti anayasayı referanduma götürecek 330 milletvekili hedefliyordu.”

ZDF: “Cumhurbaşkanı Erdoğan irtifa kaybetti”Alman televizyonunun ikinci kanalı ZDF saat 19.00 haber bülteninde bugün Türkiye’de yapılan milletvekili seçimlerinin ilk sonuçlarına göre iktidar partisi AKP’nin oy kaybettiğini duyurdu.
Kanal, ilk tahminlere göre AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalefet partileriyle koalisyon yapmak zorunda olduğunu belirtti. ZDF kanalı Türkiye’den bazı kanalların seçimle ilgili analizlerini ekrana taşıdı. AKP'nin çoğu bölgelerde oy oranının düşüklüğüne yer verildi. Seçimlerde Güney Doğu Anadolu bölgesiyle çoğu kentlerde HDP, CHP, MHP partilerinin oylarının yükseldiği bildirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sisteminin zor durumda olduğu bildirildi. Fransız ve İsviçre televizyon kanalları da ana haber bültenlerinde bugün Türkiye’deki seçimleri ekrana taşıdı.
El Pais gazetesi, “Erdoğan’ın partisi kazandı ama çoğunluğu kaybetti” başlığını attı. HDP’nin yüzde 10 barajını geçtiğinin altını çizen İspanyol gazetesi, AKP’nin seçim sonuçlarının, kendi kontrolü altında başkanlık sistemine geçmek isteyen “tartışmalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın” geleceğini ilgilendirdiğini yazdı.
Oyların çalınmasından endişe eden muhalefetin on binlerce insanı seferber ettiğine ve bunun yanı sıra AGİT ve Avrupa Konseyi’nden gözlemcilerin seçimleri izlediğine dikkati çeken El Pais, birden fazla oy kullanmaya çalışan AKP’lilerin gözaltına alındığı bilgisini verdi. Gazete, “Erdoğan ve AKP’nin gittikçe artan baskıcılığı yüzünden meydana gelen siyasi kutuplaşma, parti merkezlerine bombalı eylemlerin yapıldığı ve saldırıların düzenlendiği seçim kampanyasını doğurdu. Avrupa kurumları, Anayasa’da belirtildiği üzere tarafsız olması gereken Erdoğan’ın sürekli müdahale etmesi ve medyada orantısız yer alması sebebiyle eşit olmayan seçim kampanyasına dair endişelerini dile getirdi.” dedi.
El Mundo, “Türkiye’de Erdoğan’ın partisi çoğunluğu kaybetti, Kürtler parlamentoya girdi” başlığını kullandı. Gazete, “Kürtlerin duygusal başkenti Dıyarbakır bu seçimlerde kilit rol oynuyor. Erdoğan’ın otokratik arzuları konusunda karar verecek olan HDP yüzde 10’luk barajı aştı.” diye yazdı. Son yıllarda Türkiye’nin türbülanslı döneme girdiğini kaydeden El Mundo, özgürlükleri kısıtlayan yeni yasaların geçirildiğini, sokaklarda daha fazla baskının yaşandığını ve iktidar ve Cumhubaşkanlığı’ndan kutuplaştırıcı söylemlerin yapıldığını belirtti.
La Vanguardia gazetesi, “Kürtler parlamentoda temsil edilme şansını elde ederken, Erdoğan başkanlık sistemine geçmek için anayasa değişikliği isteğinden uzaklaştı.” şeklinde verdi.
ABC gazetesi: “Erdoğan’ın partisi kazandı ama çoğunluğu kaybetti” başlıklı haberinde, “Türkiye son 10 yılın en kritik seçimini geride bıraktı. Bugünkü seçimlerde 13 yıldır iktidarda olan AKP’nin kurucusu islamcı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyenler ve karşı olan sosyal ve politik iki blok karşı karşıya geldi.” ifadelerini kullandı. (DIŞ HABERLER)
Özelde Erdoğan düşmanlığı olan bu yazıların arkasında yatan İslam düşmanlığını hepimiz biliyoruz.Güçlü bir Türkiye orta doğuda çıkarı olan hiç kimsenin işine gelmez.Bunu da hepimiz biliyoruz.O zaman bütün kırgınlıklarımızı bir tarafa bırakarak bu seçimde öyle oy verelim.Kırgınlıklar nefrete dönüşmesin.Bir anlık öfkeyle hareket etmeyelim.A
ALLAHA EMANET OLUN...
                                                                                                                        BERAT KARADAŞ 
                                                                                                                                  31.10.2015